30 Ağustos 2013 Cuma

Tarihin Seyrini Değiştiren Hata: İkinci Dünya Savaşı'ndaki İnanılmaz Olay


Bu inanılmaz hikayeyi bana ilk defa anlatan, Japon Dış işleri Bakanlığının organı olan Nippon Times'in sahibi Kazuo Kavai olmuştu. 1945 yılının temmuz ve ağustos aylarında Kavai, sözü geçen bakanlıkta her gün uzun saatler geçirmişti. Tuttuğu notlardan ve hafizasinda o karanlık ve dagdagalı günlerden artakalan hatıralardan, bana bir kelimenin dünyayı değiştirebilecek macerasını çizdi.

1945 ilkbaharında Japonya çok müşkül bir durumda bulunuyordu. Müttefik akınları, demir yollarını, şoseleri, köprüleri berhava ediyordu. Şehir ve kasabaların harabe halini almış yerlerinden dumanlar tütüyor, milyonlarca kişi evsiz barksız bekleşiyordu. Yiyecek namına ortada bir şey kalmamıştı. Bir yandan da Amerikan uçakları filonun geri kalan son parçalarını da batırmıştı.

Bütün bunlara rağmen yüksek komuta heyeti, harbe son verecek bir karara meyletmektense ölünceye kadar çarpışmayı tercih ediyordu. Hem onlara göre harbin nihai kısmı mutlak olarak kazanılacak ve Amerikalılar Okinawa'dan atılacaklardı. Bu hususu general Anami, bizzat vaadediyordu.

Askerî çevrelerin bu türlü düşünüşüne mukabil sayıca az da olsa bazı diplomatlar Japonya için selameti teslim olmakta buluyorlardı. Hatta bunlar kayıtsız şartsiz teslim teklifini yumuşatabilmek gayesiyle, o zamanlar henüz bîtaraf olan Sovyet Rusya'nın aracılığına başvurmuşlardı. Temmuzun üçünde eski Başbakan Hirota, Rus Büyükelçisi Malik'e bu mevzuda bazı tekîifier yaptı. Fakat Malik bunları gayet soğuk karşıladı. Bunun üzerine 12 Temmuzda imparator, Prens Konoye'yl bir sulh mesajı ile Rus başkentine yollamağa karar verdi. Ancak Stalin ve Molotov'dan bu arzuya gelen cevapta Potsdam Konferansinin hazırlıkları ile son derece meşgul oldukları bildirildi. 

Potsdam'da Stalin bizzat Başkan Truman'a, Japonların müzakere kapısı açmak istediklerini, fakat 
kendilerinin bu teklifi gayri samimî buldukları için reddettiklerini söyledi, Birleşik Amerika, îngiltere ve Çin'in imzalamış oldukları Potsdam ültimatomu 26 Temmuz 1945 de Japonya'ya ilan edildi. Bunda Japonlar teslime davet ediliyor, aksi mahvedilecekleri hatirlatiliyordu: Ültimatomun Japon "siyasî Çevrelerinde yarattığı "intiba" "son derece müsaitti Çünkü ifade beklenildiğinden çok daha yumuşaktı. 

Japonların millet olarak yok edilmeyeceği vaadediliyor, kendi hükümetlerin seçmekte muhtar olacakları ilave ediliyordu. imparator, Dışişleri Bakanı Togo'ya beyannameyi makul bulduğunu bildirdi. Bütün kabine dçrhal toplanarak Müttefik ultimatomunu incelemeye koyuldu. 
Kabinenin bu 27 Temmuz tarihli tarihli toplantısında. Milli Savunma Bakam Anami ve Genelkurmay mensuplarının muhalefetine rağmen temayül sulh lehine tecelli etti. 

Ancak bazı müşküller elan halledilmiş değildi. Rusya vasıtasıyla yapılan teklifler ne olacaktı?
Moskova'ya son teklifler henüz iki gün önce gönderilmişti. Sonra Japon kabinesini düşündüren bir diğer nokta daha vardı. Potsdam ultimatomu sadece radyolar vasıtasıyla kendilerine ulaşmıştı. Böyle gayri resmi bir habere hükümet ne dereceye kadar güvenebilirdi?

Müttefikler tarafindan tanınan mehilin uzun olmayacağı muhakkaktır. Ertesi gün de Başbakan Suzuki'nin gazetecilerle konuşma sı gerekiyordu. Bu toplantıda Potsdam tekliflerinin de ortaya atılacağı tabii idi. Suzuki'nim gazetecilere kabinenin müttefik teklifleri hakkında bir karara varamadığını söylemesi kararlaştırıldı.

Potsdam tekliflerinin de ortaya atılacağı tabiî idi. . Suzuki'nin gazetecilere kabinenin Müttefik teklifleri hakkında henüz bir karara yaramadığını söylemesi kararlaştırıldı.

Ertesi 28 Teınmuz günü Başbakan Suzuki basın temsilcilerine hükümetin bir «Mokusatsu» siyaseti takip etmekte olduğunu söyledi. 
Bu kelimenin batı dillerinde tam bir karşılığı olmadığı gibi aynı zamanda iki manaya gelir. Bir manası haberi olmamak, diğeri de tefsirden kaçınmaktır. 
İşte Domei Haberler Ajansının mütercimleri Suzuki'nin ne kastettiğini bilmediklerinden Başbakanın beyanatını îngilizceye tercüme ederlerken hakikate uymayan Birinci manayı kullanmışlardır. 

Ve Tokyo radyosunun antenleri de büyün dünyaya, başbakan Suzuli'nin Potsdam Ultimatomları diye bir şeyi tanımadığını duyurmuşlardır.

Bundan ötesi artık tarihin malıdır. O zamanlar Amerika Savunma Bakanı olan Henry L. Stimson, atom bombası kullanmaya nasil karar verdiğini şöyle anlatıyor: «28 Temmuzda Japon Başbakanı Suzuki, Potsdam ültimatomunu reddetti. Bu red karsisinda ültimatomun ihtiva ettiği esasları gerçekleştirebilmek kudretînde olduğumuzu ispat etmek gerekiyordu... Verilebilecek yegane cevabı atom bombası teşkil ediyordu.



Hiroşima ve Nagasaki'ye atılan bombalardan on gün sonra da Japonya'nın teslim olduğu bildirildi.

Bunları anlatan Kaiwai, Nippon Times'den  ayrılmış olup halen Ohio üniversitesinde siyasî tarih okutmaktadır. Kendisi diyor ki; «Amerikanın Japon hükümetinin cevabı karşısında tuttukları yolu mantıki bulmak lazımdır. Mamafih ben asıl Rusya'nın müttefiklerine Japonya'nın kendisine sulh teşebbüsünde bulunduğunu bildirmeyişini hayretle karşılıyorum.»







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder