27 Ağustos 2013 Salı

Rusya'da şaşılacak şeyler gördüm

Sam Wells, Cumhuriyet, İstanbul. (Bütün Dünya, şubat 1949)



Rusya'da iki sene yaşayan biri, şaşılacak hiçbir şey görmemişti.

Halbuki ben iki buçuk ay rusya'da kaldım, ne gördümse hepsine şaştım.

Uçağımız sovyet hududunu aşar aşmaz, ilk dikkatime çarpan şey her tarafta görülen hayat ve hareketten eser bulunmayışı oldu. Rusya'da bir nevi durgunluk vardı.

Soyvet rusya'ya girdiğimiz zaman hava berraktı yollarda yürüyen insanlar görüyordum fakar moskova banliyösüne kadar 800 kilometrelik alanda ancak iki tren görebildim. Vilna ile vitebsk gibi şehirlerde bile tek motorlu nakil vasıtası gözüme ilişmedi.

Stalingrad'la moskova arasındaki 1000 kilometrelik mesafeyi aştıktan sonra, yol boyunc hep 30 metre yüksekten uçtuk. Pilot yolculara rusya'yı göstermek istiyordu. Harbin bıraktığı yara izlerini, tarlalarda hala açık duran siperleri, kışlık buğday tarlaları arasında paslanan tankları gördük. Moskova'ya gelene kadar ancak bir katar bir de kaldırmlı yol görebildim. Ne bir otomobil gözüme ilişti ne de bir kamyon. 

Rusya'da yollar çok kötü ve çamurludur. Bir ingiliz, minsk ile moskova arasındaki 805 kilometrelik yolu arabası ile aştığını ancak, arabasında tamire imkan kalmadığını söyledi. Bu öesafe dahilinde de ancak beş otomobile tesadüf edebilmiş.

Posta ve telgraf işlerine gelince, bunlarda ne sürat ne de emniyet vardır. Telefonu olan rus pek azdır. Bir sovyet memuru bana,

Telefonlarımız randevu almaktan başka işe yaramaz, ses de gayet fena gelir demişti.

Bir memleket mükemmel bir iletişim ağına sahip olmazsa, sanayiide başarılı olamaz.

Rusyanın operası olan Bolshoi tiyatrosunun balkonundaki kadınların giydiği esvabları başka memleketteki kadınlar ortalığı süpürürken giymez. Mizahın bile ancak resmi bir müviyet taşıdığı bu memlekette yegane mizah gazatesi olan Krokodil, eşya üzerinden mizah yapmakta. Kremlin'in, Rusları, çektiği sıkıntılardan yana güldürmeye çalıştığı aşikardır.

Krokodil'deki bir karikatür şu şekildedir, iki dağcı birbirlerine iple bağlı tırmanmaktadır. Biri diğerine sorar,

-Yamaçtan mı korkuyorsun?
-Hayır ipten, bizim fabrikanın üretimidir.

Ruslarda hiçbir şey yok, öyle yok ki yabancı memleketlerden gelen mecmualardaki reklamları adeta Alaaddin'in lambasındaki bir sihir gibi görüyorlar. Geçtiğimiz dönemde, moda mecmuası Vogue'nin bir sayısı Rus parasıyla tam 125 dolara satıldı.

Kadınlar, bu kadar mükemmel bir mecmuanın bir ülkede ancak senede bir kere çıkarılabileceğini düşünüyor, iki ayda bir çıkarılmasına inanamıyorlardı.

Moskova'da bir otelde karı koca ecnebi imiş. Birgün otel müdürü,

-Madam, demiş. Sepete atacağınız şeylerde daha insaflı olmanız gerekmez mi?

Sonra meseleyi anlatmış, hizmetçi kadınlardan biri banyoyu, diğeri içeriyi temizlermiş. En çok önem verdikleri bahşiş ise, müşterilerin sepete attıkları öteberiymiş.

Bir pazar yerinde kollektif çiftlik kadınlarının kendi şahıslarına ait nice şeyleri sattıklarını gördüm. Yiyecek alabilmek için kullanılmış diş fırçası, çocuk muşambasının satılmaya çalışıldığını gördüm. Saçları beyazlamış yaşlı birinin, kullandığı sarardığı yastığı satmaya çalıştığını gördüm.

Moskova baştan aşağı tıklım tıklım, lakin kaldırım ve yollar ihtilalden bu yana tamir edilmemiş ve şehir çöplük halindedir.

Rusya'da gördüğüm yegane tesirli şey halk kalabalığıdır. Moskova'da yapılan 1 mayıs halk geçidini görünce insan bu memleketin gücünü azımsayamıyor. Bir milyon kişinin geçidine tanık oldum.

Bayrama halkın candan iştiraki, bir parça şüphe uyandırıyor. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder