2 Eylül 2013 Pazartesi

Hitlers uhr, Deutschlands geheimnis


Inventarnummer 471/96 gelangt seit 
Jahrzehnten nur in Ausnahmefällen ans •Tageslicht. Finger in reinweißen Baumwollhandschuhen heben die Platinuhr dann vorsichtig aus einer Samtschatulle. Das runde Zifferblatt ist von Brillanten umkränzt, in den Edelsteinen bricht sich das Licht in einer glitzernden Kaskade.
Hergestellt in der Pforzheimer Manufaktur Eszeha, fand sich das Schmuckstück nach Kriegsende in einer einfachen Pappschachtel. Welches Handgelenk'die Uhr dereinst zierte, ist nicht schwer herauszufinden. Auf der Rückseite des 'Gehauses prangt eine Gravur mithand schriftlichem Namenszug: „Zum'6.2.1939"herzlichst^A. Hitler" (siehe Foto'Serte Jener Tag im Februar war der'27. Geburtstag von Eva Braun. Der Reichskanhler hatte die Uhr brillantbesetzt mit kordelverschluss, seiner 22 Jahre jüngeren Geliebten verehrt. Und beinahe unbeschadet überstand das Juwel die Wirren der folgenden Jahre.



Heute liegt die Pretiose als „Verwahrgut 3. Reich" im Depot der Pinakothek der Moderne in München, registriert als „Nachlass Eva Hitler vorm. Eva Braun" in einem Giftschrank, der eine Menge weiterer Devotionalien aus der dunkelsten Zeit deutscher Geschichte zu bieten hat. 
Ein silbernes Essbesteck ist darunter, 4l Teile, das der „Führer" mit seinen Initialen versehen ließ. Auch eine brillantverzierte goldene Zigarettendose seines Reichsmarschalls Hermann Goring gehört dazu, Inventarnummer 466/96, auf deren Deckelinnenseite eine Aufschrift aus dem Jahr 1940 schimmert: „Voller Glück undStolz gratulieren zum ,Reichsmarschall'in inniger Liebe Emmy und Edda" - Görings Ehefrau und seine Tochter. 
Eine ganze Kiste mit Blutdiamanten, die Hitlers Paladin einst sein Eigen nannte, hat die Pinakothek seit Jahrzehnten in ihrer Obhut: ein Diadem mit 32 Karat Brillanten, Krawattenrmge aus Platin mit Smaragden, Manschettenknöpfe aus Gold mit Rubinen, ein Ring mit Brillanten und einem schweren Amethyst ~ was man als Unmensch von Welt eben so benötigte. 

Es ist jene SorteHinterlassenschaft vor der sich jede junge Demokratie fürchten muss. Was soll ein erbendes Staatswesen mit solch wertvollem Unrat tun, dessen wahre Herkunft auch noch unklar ist?
Wohin mit dem Protz eines Regimes, den man nicht ausstellen möchte? Also ab ins depot. Wegsperren auf NimmenviederAen. Aus den Augen, aus dem Sinn.



So hält es bis heute die Bundesrepublik Deutschland am liebsten mit den Schätzen, die Hitler, Goring und all die anderen in zwölf Jahren Gewaltherrschaft zusammenrafften und zusammenraubten. Das 
Verwahrgut aus den Münchner Katakomben ist lediglich ein winziger Teil des braunen Nachlasses, der Nachkriegsdeutschland in den Schoß fiel. Fast sieben Jahrzehnte später hörten die Deutschen noch immer Gemälde, Teppiche, Möbel, Grafiken, Skulpturen, Silbergefäße, Tapisserien, Bücher und Edelsteine, die die NaziClique in ihren Besitz gebracht hatte. Der Bund besitzt mnd 20000 Erbstücke - Gemalde, Plastiken, Möbel, Bücher, Münzen. s 2300 Gemälde haben nach einer; von 2004 einen Versicherungswert von 60 Millionen Euro. Hunderte weitere lagern in Deutschland Museen.

Nur geredet wird darüber ungern. Auch aus dem schlechten Gewissen heraus, auf Werten zu sitzen, deren Herkunft vielfach ungeklärt ist: Kunstgegenstände, die nach 1933 aus panisch aufgelösten jüdischen Sammlungen erworben wurden, weil die Vorbesitzer das Land verließen; oder die den Eigentümern einfach abgenommen wurden, bevor sie in Konzentrationslagem verschwanden. 
Nicht alle Kunst ist der Öffentlichkeit entzogen. Etliche Werke befinden sich  über Deutschland verteilt - in staatlichen Museen, in privaten Sammlungen, im Bundespräsidialamt, im Kanzleramt, in Gästehäusern der Regiemng oder in deutsehen Botschaften rund um den Globus. 

Und so beschreibt der Umgang mit den gigantischen Kunstsammlungen von Hitler, Goring, Parteikanzleichef Martin Bormann und anderen Nazi-Größen ein besonders makabres Kapitel der sögenannten Wiedergutmachung durch die Bundesrepublik. Seit nunmehr bald 68 Jahren winden sich die Verantwortlichen über Parteigrenzen und Politikergenerationen hinweg, wenn es um die Erforschung und Rückgabe der zweifelhaft ererbten Millionenwerte geht.


Keiner der Regiemngschefs, ob der NSVerfolgte Konrad Adenauer oder das ehemalige NSDAP-Mitglied Kurt Georg Kiesinger, ob der Emigrant Willy Brandt, der Wehrmachtoffizier Helmut Schmidt, der Kinderlandverschickte Helmut Kohl oder die Nachgeborenen Gerhard Schröder und Angela Merkel, mochte jenseits der salbungsvollen Reden, die am 9. November im Gedenken an die Reichspogromnacht gehalten werden, den letzten Schritt der Wiedergutmachung gehen - und mit aller Konsequenz versuTchen_, die braune Beute ihren rechtmäßigen Besitzern zurückzugeben.





1 Eylül 2013 Pazar

Air France 447 neden düştü?

Fransız Hava Yolları'na ait 447 sefer sayılı uçak, 31 Mayısla, Rio - Paris seferi için havalandıktan bir süre sonra okyanus üzerinde parçalanarak düştü. Uçağın kaza yapmasına ne sebep oldu? İşte en olası senaryo..


Air France in, 447 sefer sayılı uçağının neden düştüğü, kara kutusu bulunana kadar tamamen açıklığa kavuşmayacak. 
Ancak şimdiye değin ortaya çıkan bilgiler ışığında uçağın neden düştüğüne dair muhtemel senaryolar üretmek mümkün. 447 sefer sayılı uçağın düşüşünün, yüksek hız ve ona bağlı olarak oluşan bir seri hatanın sonucunda gerçekleştiğini iddiası bu senaryolardan biri. Uçağın uçuşu süresince veri toplayan ve bu verileri değerlendiren bilgisayarlar ve ölçüm cihazları bu düşüş senaryosunun en önemli iki parçasından biri. Dakika dakika, 447 sefer sayılı uçuşun kalkışından düşüşüne kadar süren kısa yolcuğulunu inceleyeceğiz.

Kokpit

Uçuş ekibi, iki kişiden oluşuyor: kaptan pilot ve yardimcisi. Kabinde iki uçuş koltuğu var, ikisi de aynı işlevlere sahip; donanımları birbirinin dikey ayna simetriği. 
Kaptanın koltuğunun sağ yaninda, diğer koltukla arada, motorların gücünü yöneten iki kol var: her motor için bir tane. ileri sürüldüklerinde itki atarken, geri çekildiklerinde azalıyor. Neredeyse bitişik durmalanna rağmen, kollara ayrı ayrı kumanda edip motorlara farklı itki uygulatmak mümkün. Kolların yaninda birer de daha küçük kol yer almakta; inişlerde itkiyi geri çevirmek için ( backthrust") 

Kaptanın koltuğunun sol yanında, uçağın yatay kontrol yüzeylerini yöneten bir "kontrol çubuğu" var. Çubuğun uçuş sırasında geri veya ileri hareket ettirilmesi, burnu kaldırıp indirir. 
Sağa veya sola hareketleri ise gövdeyi sağa veya sola yatırır. Örneğin, çubuk geri çekildiğinde, kuyruğun yatay kısmındaki oynak asansör kanatçıkları" yukarı kalkıp kuyruğu bastırır ve burun yukarı kalkar; ileri itildiğinde iner. 

Çubuk sağa doğru kaydırıldığında, sağ kanadın ucundaki "yuvarlanma kanatçığı yukarı kalkarak bu kanadı bastırırken, sol kanadındaki bunun tam tersini yapar ve gövde sağa doğru yatar; çubuk sola kaydınldığında da, sola doğru.. Kuyruktaki dümen, dikey bir kontrol yüzeyi oluşturur. Bunun kontrolü bazen, koltuk önünde, yerdeki, sağlı sollu iki pedal aracılığıyla, ayaklarla yapılır. Sağ pedala basıldığında dümen sağa 
dönerek kuyruğu sola ittiğinden, burun sağa döner; sol pedala basıldığında da sola... Bu sırada kabaca, örneğin uçak sola dönerken, sağ kanat daha hızlı hareket ettiğinden, altındaki kaldırma 
kuvveti artar ve uçak sola doğru yatar. 
Dolayısıyla, dönme işleminin yuvarlanma ile eşgüdümlü yapılması gerekir. 
Otomatik pilotla uçuş sırasında bu eşgüdüm otomatik olarak gerçekleştirilir. Seyir sırasında dümenin fazlaca kınlması. üzerine binen aşırı yük nedeniyle zorlanmasına yol açabilir. Bu yüzden, dümenin dönme açışı üzerinde, hız arttıkça azalan sınırlamalar var.




Bu denetimi yapan aygıta, "dümen sınırlayıcı" deniyor (rudder limiter). 
Sınırlayıcı işlevini yaparken, dümenin dikey dengeleyiciye bağlandığı yerlerdeki gerilim algılayıcılarının ilettiği 
ölçümlerden de yararlanır. 
Pilotlar eskiden, kontrol yüzeylerini güden hidrolik veya elektromekanik aygıtları doğrudan kontrol ederlerdi. Az veya çok kuvvet uygulamak gerektiğinden, uçuş sırasında yorulurlardı. Oysa aygıtlar artık ilgili kontrol yüzeylerine yakın yerlerde konumlandırılıyor ve pilot da komutlarını kablolar üzerinden, elektrik sinyalleri olarak gönderiyor. 
Buna "kabloyla uçuş" deniyor (FBW) ve kumanda sinyalleri, analog ya da sayısal olabiliyor. A330, tümüyle sayısal bir FBW sistemine sahip. Ama bir sistem karmaşıklaştikça, artan hata yapma olasılığına karşı yedeklenmesi de gerekir.


Uçak 31 Mayıs Pazar günü, "'eşgüdümlü evrensel zamanına göre (UTC) saat 22:03'te, Brezilya nın Rio de Janeiro kentinden Paris'e doğru yola çıktı. Üç saati aşan bir yolculuktan sonra, saat 01:33'te
Atlantik üzerindeki INTOL seyir noktasına ulaştı. Buraya kadar, Atlantik Alanı Kontrol Merkezi 
(AAKM) gözetimi alnndaydı. Ama15 dakika sonra, bu merkezin radar kapsama alanının dışına çıkmış olacaktı. Bir sonraki seyir noktası, 660 km kadar uzaktaki TASIL'dı. 
Oraya vardığında, Senegal'deki bir başka merkezin gözetimine girmesi gerekiyordu. AAICM'nin en yakın yer istasyonuyla radyo bağlantısı kurup, kendisine tahsis edilmiş olan 10.500 m yükseklikteki F350 koridoru üzerinde, saatte 860 km hızla seyir halinde olduğunu ve TASIL'a 50 dakika sonra, 2:20'de ulaşmayı planladığını bildirdi. Ses hızının yüzde 80'ini bulan hız, uçağın seyir sırasındaki normal "Mach sayisi na karşılık gelmekteydi. Otomatik pilot denetiminde, genelde bu uçuş yüksekliğinde bulutlanma veya sen atmosfer hareketleri yoktur. Ama 447'nin yaklaşmakta olduğu bölge özeldi: "Tropikler arası yakınsama

devamı gelecek



Sigarayı bırakmak: Nikotin nasıl bağımlılık yapıyor?

Yalnızca ülkemizde değil, dünyanın 
hemen her ülkesinde sigara içme alışkanlığı olan kişilerin sayisi 
yüksek, öte yandan, sigaranın sağlığa zararlı özellikleri beynimize 
kazınmış durumda; birçok kanser türü, kalp-damar hastalıkları, göz hastalıkları, solunum yolu hastalıkları, üreme sistemindeki aksaklıklar.. Bunların hepsi için sigaranın ne kadar risk arttırıcı olduğunu biliyoruz. Biliyoruz ama, sağlık çalışanlannın ve uzmanların onca uyansına karsın, sigara çoğumuzun dinden yine de düşmüyor. Hatta son 20 yılda sigara tüketiminin yüzde 80 artmış olduğu söyleniyor. Asıl vahimi, her türlü önlem ve engellemeye nispet 
yaparcasına, özellikle 13 - 15 yaş 
arası gençlerde sigara bağımlılığının katlanarak artıyor oluşu. Peki bu mereti bırakmanın yolu yok mu?

Var. Öncelikle motivasyon. 
Belki kulağa klişe bir söylem gibi 
geliyor, ama sigarayı bırakmaya zaten niyetlenmiş kişiler bile 
doktorlarnın kendilerini bu yönde 
ikna etmelerini bekliyorlar. Yapılan araştirmalara göre, kişinin özellikle 
bir doktor ya da uzman tarafindan "sigarayı bırakma tavsiyesi" almasi ve bu konuda motive edilmesi gerçekten çok önemli. Doktorlardan beklenen bir diğer şey ilaç tedavisi konusunda cesaret vermeleri.

Sigara bıraktirmaya yönelik 
ilaç tedavileri birkaç farklı şekilde olabiliyor. Bunların büyük bir kısmı, vücuda belirli oranda nikotin sağlamak için sigaranın yerine başka şeylerin kullanilmasi mantığıyla işliyor. Nikotin bantları, nikotin sakızları, dilalti tabletler ve pasriller ile burun ya da ağız spreyleri bu tip tedavi araçlanna örnekler. Topluca 'nikotin replasman tedavileri' olarak anılan bu yöntemlerin iki önemli sorunu var: Başarı oranları çok yüksek değil ve yan etkileri çok.

Sigarayı bırakmak için 7 neden


Türkiye'de sigara gerçeği: 


Peki ya nikotin nasıl bağımlılık yapıyor?

Nikotin nasıl bağımlılık yapıyor? 
Sigara ile alınan nikotin, akciğerlerden hızla emiliyor ve saniyeler içinde beyne ulaşıyor. Beyinde çok sayıda nikotin almacı (reseptörü) var. Bağımlılığın sorumlulan da işte bu almaçlar. Nikotin bunlara bağlandığında. beyin hızla ve bol miktarda dopamin salgılıyor. Dopamin, keyif ve tatmin duygusu veren bir madde; ama kısa süreli. Sorun da zaten bu noktada başlıyor ve vücut bir süre sonra aynı hissi yeniden yaşamak istiyor: ve bir sigara daha! Bir süre sonra, kişi nikotin almadığı zaman şiddetli bir nikotin arzusu duymaya ve yoksunluk belirtileri göstermeye başlıyor. Bu aşamada artık bağımlılık başlamış oluvor ve huzursuzluk, sinirlilik, başdönmesi, konsantrasyon eksikliği gibi yoksunluk belirtilerinin olmaması için kişi düzenli aralıklarla sigara içiyor.









Arkadaş robotlar geliyor!


Avrupalı araştırmacılar, insanların 
bir sonraki harekerini tahmin edebilen bir robot prototipi geliştirmeyi başardılar. Bu, robotların insanlarla daha yakın etkileşim içinde olmasini sağlayabilmek yolunda önemli 
bir adım. Bu etkileşimin doğal 
görünebilmesi için, robotların 
karar verme ve birlikte çalışma gibi etkinliklerin de bir parçasi haline 
getirilmesi gerekli. Avrupa Birliği tarafindan desteklenen JAST projesi, bu amaç için bir araya gelen bir ekip tarafindan yürütülüyor. 
Ekip, robotların, gözlemledikleri 
hareket ve mimikleri taklit edebilmelerini sağlayan bir sinirsel mimari geliştirdi (aynı davranış insanlarda görülüyor ve bu davranışa "ayna nöronlar" adı verilen sinir hücrelerince sağlanıyor). 
Bu sistemin işleyişinde, robota zaten bildiği bir görevin yerine getirilişi gösteriliyor ve robot bu sırada davranıp gözlemliyor. 
Görevle davranışları eşleştiren robot, böylece, karşısındaki kişi beklenen şekilde davranmadığında onu uyarabilecek hale geliyor.

ScienceDaily

Masonlukta Kıdem: Ülkelere ve localara göre sıralama


Kardeşlerim, 
Masonlukta kıdem, en önem verilen hususlardan biridir: Mabede girişlerde en kıdemsiz görevli en öndedir, çıkışta tersidir ama kıdem sirasi bozulmaz. Törenlerde de aynı kurala uyulur. Locaların matrikül numarasi da Loca kıdeminde sırayı belirler. Sütunlara söz verilirken Kuzeyden başlamak, Güneydeki Kardeşlere söz vermek ve en son sözleri Doğudaki Kardeşlerin almasi usuldendir. Sofralarda, son sözler, orada bulunan Kardeşlerin Masonik Protokoldeki konumlanna gore verilir ve en son sözün protokole göre en büyük olan Kardeşe verilmesi adettir. Bu kıdem sıralaması uluslararası Masonik toplantılarda da uyulmasi kurallaşmış bir haldedir. 
Büyük Locaların sıralamasında kuruluş tarihleri esas alınır. İngiltere Birlesik Büyük Locası, mevcut bilgilere göre evvelce yapılmış olan sıralamayı gözden geçirmiş ve 1996 yılı şubat ayı içinde bu çalışmasmı tanıdığı bütün muntazam Büyük Localara iletmiştir. Bu sıralamayı, kuruluş yılı ve Büyük Locanın adı olarak aşağıda sunuyoruz. Ancak, bunların dıçında, Ingiltere Birleşik Büyük Locası tarafindan henüz tanınmamış, yeni kurulmuş muntazam Bu, L.lann da bulunduğunu hatırlatmak isteriz.

İşte Masonlukta ülkelere göre kıdem sıralaması:





Sıralama bu şekildedir. Tesviye dergisi sayı 22, mayıs 1996.

Is America Islamophobical?


TO EXPERIENCE WHAT IT FEELS LIKE TO BE a Muslim in America today, walk in the shoes of Dr. Mansoor Mirza of Sheboygan
County, Wisconsin. It's a February evening, and you're at a meeting of the planning commission ofWilson (pop. 3,200), which is considering your application to open a mosque in the nearby village of Oostburg. You're not expecting much opposition: you already own the property, and having worked in the nearby Manitowoe hospital for the past five years, you're hardly a stranger to the town. Indeed, some of the people at the meetings are like most of your patients—white Americans who don't seem to care about their doctors' race or creed when they talk to them about their illnesses.

But when the floor is opened to discuson you hear things they would never say to you even in the privacy of an examination room. One after another, they pour scorn and hostility on your proposal, and most of the objections have nothing to do with zoning regulations. It's about your faith Islam is a reiigion of hate, they say, Muslims are out to wipe aut Christianity. 
There are so jidahji training camps hidden across rural America, bust even now pro duting the next wave of terrorists Muslim murder their children. Christian kids have enough problems with drugs. alcohol and pornography and should not have to worry about Islam too. "I don't want it in my backyard.' says one. Another savs. "I just think it's not America.'"

Muslims and mosques in the west / Batıda Müslümanlar ve cami sayıları



Looking back. Mirza recalls that a coupie of speakers tried to steer the conversation into calmer territory. "I don't think that we should be making broad, sweeping generalizations," said one, according to minutes of the meeting obtained by TIME. 
But such words barely gave pause to the blunt expressions of suspicion and hostility toward Islam and Muslims. When

it came Mirza's turn to speak, his shock and hıırt were palpable. "If we are praying there, we don't stink. We don't make noise. 
We just come, pray and leave," he said. He kept calm when a commissioner asked if there would be any weapons or military training at the mosque. But afterward, Pakistani-born Mirza, 38, was shaken. "I never expected that the same people who came to me at the hospital and treated me with respect would talk to me like this." 
I lis lawyer had to take him to a nearby cafe to help him calm down. 

Some of Mirza's roughly 100 fellow 
Muslims in Sheboygan County would say he was naive. The majority are Bosnians and Albanians who fled to the U.S. to escape persecution by Serbs after the collapse of Yugoslavia. Scarred by their experiences back home, some chose to keep their faith under wraps. They feared that plans to build a mosque would draw too much attention to their community.
They were not entirely wrong. AfterThe meeting, pastors in Oostburg began" campaign against the project. "The political objective of Islam is to dominaîe/ world with its teachings and to domination of all other'religions militarily said the Rev. Wayne DeVrou at the First ReformedChurch in Oostburg.

A protest against to mosques in New York City / New York'ta cami karşıtı bir gösteri


The battle in Wilson received little national attention until this month, when a much larger and noisier uproar erupted in New York City over plans to build a Muslim cultural center and mosque two blocks from Ground Zero. Park5i, as the project is called, is the brainchild of imam Feisal Rauf and his wife Daisy Khan, American Muslims well known for promoting interfaith dialogue. Their plan has been approved 
by city authorities and has the backing of Mayor Michael Bloomberg, but it has ignited a nationwide firestorm of protest. 

Some opponents are genuinely concerned that an Islamic cultural center near Ground Zero would offend the families of the nearly 3,000 people killed in the attack on the World Trade Center. Paul Walier.'a Buffalo, N.Y, lawyer whose sister Margaret died in the towers, acknowledges that Rauf and Khan are with in their constitutional  rights but adds, "I just dont think it's the appropriate thing to do". You dont have to be prejudiced against Islam to believe, as many Americans do, that the area around Ground Zero is sacred. But sadly, in an election season, such sentiments have been stoken into a voliate political issue by Republician Leaders like Newt Ginrich and Sarah Palin. 





Tesviye Dergisi: Mesut Yılmaz'ın Mason Olduğu İddialarına MasonlardanYanıt


Para ile satılmayan masonik Tesviye Dergisi'nin yönetim kadrosu, 


Önyazı,

Sevgili Kardeşlerim, 
Bu. Üs. En Müh. Can Arpaç K. 16 Ocak günü Milliyet Gazetesinde yayımlanan bir bildiriyi kaleme almisti. Konu, kendisine Mason dendiği için mahkemeye müracaat ederek hakaret davasi açan bir siyasetçimizle ilgiliydi. Birine "Mason" denmesi, değil hakaret, ancak iltifat olarak kabul edilebilirdi. 
Bildirinin yayîmlanmasından sonra geleneksel olarak Mason karşıtı olarak bilinen gazeteler de dahil olmak üzere, birçok gazetede, haber olarak veya köşe yazarlanmn sütunlannda ilginç yazılar çıktî. Biz de bunları 21 ve 22 sayılı TESVÎYE dergilerimizde yayınladık. 
Büyük Üstadımızın bildirisi ile onu izleyen başındaki yansnnalan 
TESVİYE'nin bu Özel Sayısında topladık. İnanıyoruz ki, böylece, haricilere ve Mason adaylarına rahatça verebileceğimiz ve güncelliğini hiçbir zaman kaybetmeyecek bir doküman oîuşturulmuş oldu. 
Kardeşçe sevgi ve saygılarımla.
Celil LAYIKTEZ


16.01.1996 Milliyet Gazetesinde yayımlanan ilanın tam metni 

Ülkemizde zaman zaman Masonluğa karşı dile getirilen asla hak etmediğimiz görüş ve düşünceler, gerçeklerden çok uzak hatta karalamalar şeklinde olduğu halde, her insanın düşüncelerini özgürce söyleyebilmesi gerektiğine içtentikle inandığımız için, anında cevaplamak ve polemiklere girmek yerine, konuyu büyük çoğunluğunun sağ duyu sahibi olduğuna inandığımız vatandaşlarımızın
değerlendirmesine bırakmak, özenle uygulamaya çalıştığımız geleneksel bir davranıştır. Bu arada değerli Basın ve Yayın kuruluşlarımızın Masonluk konuşuna objektif olarak yaklaşımları ve soruları da, yeri geldikçe içtenlikle değerlendirilip, doğru olarak cevaplandırılmıştır.

Ancak son günlerde bazı çevreler, Masonluk hakkında her türlü hatalı görüş ve söylentilerin smırlannı da açarak bir siyasi parti baçkanınm Mason olduğu iddiasından yola çıkıp, konuyu bir Masonluk suçlaması biçiminde ve adeta bir hakaret gibi ele almışlardır. Bu nedenle kuruluşundan bu yana geçen üçyüz yıl boyunca siyasetle uğraşmayan ve insanların dinî inançlarına saygı duyan Masonluğun ne olup, olmadığını bir kez daha anlatmak gereği duyulmuştur. 
Büyük Locamızın bu davranışı, şu veya bu kişinin üyemiz olup olmamasi açisindan değil Masonluk yolunda olmanın bir suçlama veya hakaret sayılmayacağı açısından önemlidir.

Not: Milli Gazete'de yayınlanan ANAP lideri Mesut Yılmaz'ın Mason olduğunu iddia eden haber aşağıdadır


Ve o ilan,

l. MASONLUĞUN AMACI VE GİZLİLİK KONUSU

Masonluğun amacı, bütün insanlar arasinda dostluk ve sevgi bağlannm 
güçlenmesi, insan kişiliğinin yüceltilmesi, insanlığın özgürlük ve barış içinde gelişmesidir. Bu nedenle Masonluk utanılacak birşey değil, onur duyulacakbİr yaşam biçimidir. Çünkü Masonluk, içimizdeki erdemlerin ve insaniyetin dışarıdan görülür hale gelmesidir. Ama bütün kusurlarımızdan arınmak, ne yazık ki olanaksızdır. Kendini Bilen hiç kimse "Ben kusursuz tam ve mükemmel bir insanım" diyemeyeceği için; Masonluğa gönül verenler de "Ben Masonum" dememeye ve başkalarının Masonluğu hakkında konuşmamaya özen gösterirler. Bu davranışta bir gizlilik, bir korku değil; bir kendini bilme, bir alçak gönüllülük saklıdır. Kaldi ki Türk Masonluğu gizli bir demek değildir. Ülkemizin dernekler yasasına göre kurulmuştur. Lokallerimizin adresleri bellidir. Kapılarımızda adımız yazdıdır. Bütün kayıtlarımız Devletimizin denetimine açıktır.

2. DIŞA BAĞIMLILIK İDDİASI

Türk Masonluğu, görevlileri üyelerimiz tarafindan iki yılda bir seçilen Büyük Locamız tarafından ülkemizin yasaları doğrultusunda yönetilir, Diğer ülkelerdeki Masonik kuruluşlarla idari veya parasal açıdan hiç bir bağlantısı yoktur. 
İlişkilerimiz aynı insanlık gayesine yönelenlerin birbirlerini tanımaları düzeyindedir.

3. DİN VE POLİTİKA 

Evrenin Ulu Yaradanı dediğimiz Yüce Allah'a inanmayanlar aramıza giremezler. Kardeşlerimiz dini inançlarında ve ibadetlerinde serbesttirler. 
Toplantımıza Kutsal kitaplar açılarak başlanır. 
Dinler tartışma konuşu yapılamaz. 
Masonluk politik bir kuruluş da değildir. Demokrasinin benimsendiği ülkelerde Masonluk çok saygın bir kuruluştur. 
Masonluk adı altında hiç bir politik veya toplumsal eyleme katılınamaz. Kardeşlerimiz diledikleri partilere girebilirler, görev alabilirler ancak lokallerimizde politik tartışmalar yapılamaz. 
Politik görüşleri ne olursa olsun, her Türk Masonu Atatürk ilkelerini korumakla. Laik Cumhuriyetimizin yasalarina uymakla, vatanımıza sadakatle ve ülkemizin yararları için çalışmakla yükümlüdür.

4. MASONİK SIR VE DAYANIŞMA 

Masonik sırlar, eski duvarcı ustalarının yapı sanatına dönük bilgileri idi. Bugünün teknolojisinde, yapı sanatı sır olmaktan çıkmıştır. Ancak ilkelerini efsaneler ve semboller aracılığı ile anlatmaya çalışan Masonlukta; insan hayatinda sıkı ağızlılığın önemini vurgulamak ve kurucularımız dediğimiz duvarcı ustalarının anısını yaşatmak için bazı kelime ve işaretlerden oluşan sembolik bir sır kavramı vardır.
Masonik dayanışma ise, öğrenim çağında aynı okuldan askerlikte aynı devreden sporda aynı kulüpte olan insanlar arasındaki dayanışmadan farksızdır.

5. SİYONİZM YAKIŞTIRMASI 

Masonluk politikayla uğraşmadığı gibi, ne Siyonizmle ne de herhangi bir siyasi akımla ilgisi yoktur. Kaldı ki, Yahudi olmayanları bünyesine almayan Siyonizm, 1897'de Filistin'de düzenlediği kongre ile dünyanın dikkatini çekmiş, 
1948'de İsrail devletinin kuruluşu ile hedefine ulaşmıştır. 
Masonluğun kökleri ise 900-1000 yıllarından bu yana yapı san'atı ile uğraşan duvarcı ustalanna kadar uzanmaktadır. İlkeleri de Siyonizmin sesini duyurmasından çok önce, 1717'de kaleme alınmıştır. Görüleceği gibi zaman tünel'i içinde 
bile Siyonizmle Masonluk yan yana değildir.

6. TOPLUMA NE KATKINIZ VAR? SUALİ 

Masonlar ağırlıklı olarak eğitim alaninda topluma katkıda bulunmaya çalışırlar. Kardeşlerimizin veya Localarımızın okuttuğu bir çok öğrenci ve yaptırdıkları okullar vardır. Kızılay, Çocuk Esirgeme Kurumu, Veremle Savaş, Yeşilay, Cüzzamla Savaş, Kanserle Savaş, Kalp Vakfı, Sev Vakfı, insanlık Vakfı, Ankara 
Trafik Hastanesi gibi kamu yararına çalışan kuruluşların temelinde halen yönetiçileri arasında da kardeşlerimiz veya eşlerimiz bulunmaktadır. Ve bu hizmetler yapilirken sağ elin verdiğini sol elin bilmemesine özen gösterilir. Büyük Locamız da olanakları ölçüsünde maddi durumu bozuk ama erdemli ve başarılı gençlere karşılıksız üniversite bursu vermekte; doğal felaketlere, sağlık hizmetlerme, Milli Savunmamiza dönük Vakıflara, şehit ailelerine, soykırımına ugrayanlara yardım elini uzatmaya ve yurdumuzu ağaçlandırma kampanyalarına katılmaya çalışmaktadır. Ancak bizim için en önemlisi Masonik ilkelerin doğrultusunda her gün biraz daha iyi insan olma çabamızın karanlıkta kalan insanlar için bir ışık olabileceği umududur.

7. HUKUK VE AHLAK KURALLARİNA TERS DÜŞEN KİŞİLER MASON OLABİLİR MI? 

Temel prensiplerimiz uyarınca. Hür Masonluk ahlak sağlamlılığını şart koşar. Arasina alacağı kişiler için bu niteliği en başta gelen ilke olarak kabul eder. Erdemli olmayan kimselerin aramıza girmemelerine özen gösterilir. 
Bütün dikkatimize rağmen sızmalar olursa, bunlann Türk adaleti karşısında
yüz kızartıcı suçlardan mahkumiyetlerinin kesinleşmesi halinde tüzüklerimiz uyarınca derhal kayıtları silinir.

8. TARÎH BOYUNCA MASONLUĞU KÖTÜLEMEYE 
ÇALIŞANLAR KİMLERDİR? 

Masonluğa gönül verenler dünyanın her tarafında barışın, özgürlüğün, insan haklarinin, demokrasinin ve laik düzenin savunucusu oldukları için; bu kavramların karsisinda yer alan diktatörler, naziler, faşistler ve komünistler ve her 
inançtan bağnaz dinciler ve inançsızlar Hür Masonluğa karşı daima cephe almışlardır. 

9. ASILSIZ SUÇLAMALAR KARSİSİNDA HUKUKİ DURUMUMUZ 

Laik Cumhuriyetimizin Dernekler Kanunu'na göre kurulmuş ve üyeleri saygin kimilerden oluşan Mason Derneğimiz ve Masonluk hakkında, Türk kamu oyunda yanlış ve kötü bir imaj yaratmaya çalışan gerçek ve tüzel kişiler hakkında yasal haklarımız olduğunu çok iyi bilmemize rağmen, görüşleri farklı da olsa insanlann kardeşçe yaşamaları gerektiğine inandığımız için şimdilik hukuki yollara başvurmuyoruz.

10. SON SÖZ VE ÜNLÜ TÜRK MASONLARINDAN BÎR KAÇI 

Masonluğu bir suç gibi göstermeye ve kötülemeye çalışanlan yakın geçmişimize bakmaya davet ediyoruz. Büyük Devlet adamlarımız Keçecizade Fuat Paşa. Ali Paşa, Mithat Paşa, Ahmet Vefik Paşa Sadrazam Kardeşlerimizin, Plevne 
Kahramanı Gazi Osman Paşa Kardeşimizin, Çocuk Esirgeme Kurumu'nun kurucusu Tıp Profesörü Beşim Ömer Paşa Kardeşimizin; ünlü şair ve yazarlarımızdan Namık Kemal, Ziya Paşa, Sinasi, Mehmet Emin Yurdakul, Ziya Gökalp ve Ömer 
Rıza Doğrul Kardeşlerimiz; değerli Şeyhülislam Hayri Efendi ve Musa Kazım Efendi Kardeşlerimizin ülkemize, insanlığa ve Masonluğa hizmet etmiş, şerefli ve seçkin kardeşlerimizden bir kaçı olmaları karsisinda Masonluk suç mudur? 
Fazilet midir? kararini vermeleri için onları vicdanları ile başbaşa bırakıyoruz. 
Ve son olarak, bugün aramızda bulunan pek çok kardeşimizi, bizden sonraki kuşakların ülkemize ve insanlığa hizmet etmiş kişiler arasmda sevgiyle, saygıyla anacaklarını söylemek istiyoruz.

Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası Derneği